8 Eylül 2013 Pazar

Nur Dağında Bir Dava Adamı.


Merhum HASAN NAİL CANAT
( Sanat, gülü incitmeden gül yaprağına şiir yazmaktır. H.Nail Canat )


“Ne diyebiliriz ki! İnna lillah ve inna ileyhi raciun... O'ndan geldik ve O'na döndürüleceğiz...
Son oyununu oynadı ve dünya sahnesinden indi.
Her Tiyatro sanatçısı, aslında bir oyun oynar... Daha doğrusu, oyunun oyunudur Tiyatro... Her insan kendi oyununu oynar... Bir an gelir, oyun biter... Artık eve dönme zamanıdır...
O, eve döndü... Oyun bitti. Perde kapandı.”
Bu satırları Hasan Nail Canat hocamın çok yakın arkadaşı Abdurrahman DİLİPAK’dan alıntı yaptım. Çünkü yüreğimde olan duyguları çok güzel özetlemişti bir dava adamının dava arkadaşı için yazdıkları.
Evet, dostlar oyun bitti ve perde kapandı… Feza sinemasında başlayan tiyatro maceramın en büyük aktörü idi Hasan Hoca. Çatık kaşlarının altında muhteşem bir dik duruş ve örnek alınacak bir yufka yürek... Maddiyatı ağzımıza alamayacak kadar maddiyata uzak olduğumuz yıllar. Tiyatro derslerine gidip gelebilmek için harçlıklarımızı biriktirdiğimiz günlerde bize öğrettiği en önemli şey Müslüman’ın sabırlı olması  idi.
O, şair yürekli biriydi. İmam Hatipliydi. Hem de İmam Hatip ruhunu iliklerine kadar hisseden ve büyük hayalleri olan birisiydi. Tiyatro derslerinde bize “gayret edin, pes etmeyin,  unutmayın ki; bir gün sahneleri iman dolu gençler, yani sizler işgal edeceksiniz” derdi. O yıllarda anlayamamıştık bu söylediklerini. Daha sonraki yıllarda Kendisine kucak açan Üsküdar Belediyesi’nin Altunizade Kültür Merkezinde oynadığı bir oyun sonrası açıklamıştı bana o gün söylediklerini. Meğerse işgalden kastı, yürekleri fethetmekmiş. Yani, yüreklerin fatihi olmak.
İdealist bir hayat yaşayan Hasan Nail Canat amacına ulaşmıştı. Çünkü bizler bu gün sahnelerdeyiz, televizyonlardayız ve elimiz mikrofon, kalem tutuyor. Gönlümüzün gözünü açan, uzakları görmemizi sağlayan ve dilinde “ALLAH” lafzı olan bir nesil yetiştirmeye gayret eden Rahmetli Hasan Nail Canat şuan aramızda yok artık. Lakin onun davasını yeni nöbetçilerine taşıyacak bizler şu an nöbetteyiz.
Ve onun mü’min olduğuna bizler şahittik ve ondan razıydık. Rabbimde razı olur inşallah…
Yazımın başında bir alıntı ile giriş yapmıştım. Yazımın sonunu da o alıntının devamı ile bitiriyorum.
“Tiyatrocu mu olmak, bir zamanlar bize çok uzak şeylerdi... "Soytarı" olmak gibi bir şey... O günler sinema ya da Tiyatro demek, bir dinsizleştirme aracı idi. Ama bizim, boyumuzdan büyük hayallerimiz vardı...
Bir Küçük Hasancık tı o aslında... Nur Dağında bir çocuk’tu. Yaralı bir Serçe gibi hep daldan dala uçtu durdu... Günahkâr Babaların kurbanı olan çocuklara, Âlemlere rahmet olarak gönderilen bir peygambere ümmet olma müjdesini ulaştırmaya çalıştı... Bir Avuç yürek Ateşini, ateşi sönmek üzere olan yüreklere taşıdı durdu….”
Yazdı, konuştu, oynadı... Ve şimdi "dünya sürgününü tamamlayıp "Ana yurdu"na döndü ve orada geride kalan dostlarını bekliyor olmalı. Bekle, biz de geleceğiz... Resulün gittiği yere, onun ayak izinden...
Ona bir Fatiha dilemekten başka ne yapabiliriz ki!..

( Sayın Başbakanımızın Hasan Nail Canat Hatıra defterine yazdıkları )
HASAN NAİL CANAT AĞABEYİMİZE MİNNETTARIZ.
Değerli Tiyatro Sanatçısı, çok değerli yazar ve mütefekkir, bunların ötesinde değerli ağabeyimiz Hasan Nail Canat'ı rahmetle, minnetle yâd ediyor; bu vesileyle bir kez daha Allah O'ndan razı olsun, mekânı inşallah cennet olsun diyorum.
Merhum Hasan Ağabeyimiz, çocukluk yaşlarından itibaren kendisini sanata, yazıya, tefekküre ve insan yetiştirmeye adamış, ilkeleri ve idealleri peşinde hiç yorulmadan, yılmadan koşturmuştu.
Gençlik yıllarında eserlerinden istifade ettiğimiz kadar, sonrasında da tavsiye ve nasihatlerine her zaman dikkatle kulak verdik, hayır dualarını almaya her zaman özen gösterdik.
Merhum Hasan Nail Canat, ortaya koyduğu eserleriyle, bizim neslimizin farklı alanlarda birikim ve tecrübe sahibi olmasına çok büyük katkı sağladı. Özellikle, tiyatro alanında gösterdiği azim, bizim neslimizin tiyatroyla ilgilenmesini temin ettiği kadar, yeni tiyatrocuların yetişmesine de zemin hazırladı. Hasan Ağabey ve onun gibi azimli şahsiyetler sayesinde sanat, farklı bir dil, farklı hassasiyetler ve farklı değerlerle de kitlelere ulaşmaya başladı.
Ülke olarak, millet olarak, Merhum Hasan Ağabeyimize çok şey borçluyuz.
Kendisini bir kez daha rahmet ve minnetle yâd ediyor, Rabbimin O'ndan râzı olmasını diliyorum.
Recep Tayyip Erdoğan
Başbakan

BİR ANEKTOD

1991 yılında “Çizme” filmindeki 'Sessiz Radyocu' rolüyle Altın Portakal'da En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu ödülü, 'bu sanatçı bizden değil' diyerek verilmedi. En yakın sanatçı dostları sebebini sordukları zaman Hasan Nail Canat dostlarına cevaben; “Eğer o ödülü bizden diye bana verselerdi yarın mahşerde Allah'ın huzurunda cevap veremezdim. Ben sanatımı sadece Allah yolunda kullananlardanım” diye cevap verdi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder